Osmanlı Birinci Dünya Savaşına Neden Girdi? Neoklasik Realist Bir Açıklama
- Kategori : Akademik İngilizce Makale
- Yorum Yok
Aşağıda “Balci, Ali, et al. ‘War Decision and Neoclassical Realism: The Entry of the Ottoman Empire into the First World War.2 War in History (2018): 0968344518789707.” künyeli ortak çalışmamızın özet ve giriş kısmının çevirisi bulunmaktadır. Makale İngilizce yayımlanmıştır ve bütün metnine bu kısmında sonunda verdiğim linke tıklayarak ulaşılabilir.
Özet: Çökmeye yüz tutmuş Osmanlı İmparatorluğu neden Birinci Dünya Savaşı’na girdi? Daha da önemlisi, şayet Ruslar Almanlara karşı savaşırsa Osmanlı’nın Almanya lehine savaşa girmesini şart koşan bir antlaşmayı imzalamasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu neden üç ay boyunca savaşa dahil olmamak için ayak diredi? Bu çalışma neoklasik realist teoriyi kullanarak Osmanlı’daki yönetici kadronun savaşa giriş kararını açıklamayı hedefliyor. Bunu yaparken, yönetici kadrodaki aktörlerin yaklaşık üç ay boyunca, yani Ağustos 1914’ten Kasım 1914’e kadar geçen sınırlı sürede, sistemik değişimlerle olan etkileşimine de yakından bakıyor. Dolayısıyla elinizdeki çalışma, Osmanlı’daki karar verici konumdaki yönetici aktörleri, etraflarındaki gelişmelerden soyutlanmış kişiler olarak değerlendirmiyor, bu aktörleri hem sistemdeki değişimlere hem de Osmanlı’nın kendi dinamiklerindeki gelişmelere eklemleyerek bir açıklama sunuyor. Çalışmanın temel bulgusu ise, savaşa girişi imkanlı kılan en kritik dinamiğin bu dönemdeki bölünmüş yönetici kadro olduğudur.
Giriş
Osmanlı İmparatorluğu’nun İttifak Devletleri safında Birinci Dünya Savaşı’na girmesi muazzam sosyal ve politik sonuçları olması nedeniyle, modern Avrupa diplomasi tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu sonuçlardan en kritik olanı, kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu’nun dramatik çöküşü ve bu enkazdan çok sayıda yeni devletin Ortadoğu’da tarih sahnesine çıkmasıdır. İkincisi, Osmanlı’nın savaşa girmesi, savaşın karşı cephesi olan İtilaf Devletleri’nin Avrupa’daki ilgili cephelere tahsis edebilecekleri insan gücünü ve kaynaklarını çok sayıda yeni cepheye sevk etmelerine neden oldu. Bu da savaşın bir kaç yıl daha uzaması ile sonuçlandı. Üçüncüsü, Osmanlı’nın savaşa dahil olması Rusya’da Komünist devrimin başarılı olmasına ve Çarlık rejiminin çökmesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Osmanlı’nın savaş nedeniyle boğazları İtilaf Devletleri’ne kapatması Çarlık Rusya’sının destek alması için hayat damarı olan Karadeniz’den Akdeniz’e geçişini engelledi. Uluslararası gelişmeleri böylesine önemli ölçüde etkileyen bir karar, yani Osmanlı’nın savaşa girme kararı, hala teorik kavram ve yaklaşımlarla yeterince incelenmiş değildir. Bu nedenle de, uluslararası ilişkiler teorisi ve güvenliği çalışan öğrenciler için gizemini korumaktadır.
Osmanlı’nın savaş kararı ve ittifak tercihleri, konu ile ilgilenenleri çok önemli bazı soruları sormaya teşvik ediyor. Neden çökmeye yüz tutmuş bir İmparatorluk Birinci Dünya Savaşı’na girer? Bu çok önemli savaş kararı nasıl alınabildi? Daha da merak uyandırıcı olanı, neden Osmanlı İmparatorluğu 2 Ağustos 1914’te Almanya ile ittifak antlaşası imzalamasına rağmen, hemen bir gün sonra savaşta tarafsızlığını ilan etti? İttifak antlaşması Ruslar Almanlara karşı savaşırsa Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya lehine savaşa girmesini şart koşmasına rağmen, neden Osmanlı yaklaşık üç ay boyunca halihazırda devam eden savaşa dahil olmamak için ayak diredi? Soruları daha da ilginç hale getirebiliriz. Ayak sürünen bu üç ay boyunca Osmanlı tarafsız kalmanın meyvelerini toplamasına rağmen, neden Osmanlı yönetici eliti 29 Ekim 1914’te tarafsızlık politikasından faydalanmaya devam etmekten vazgeçti? Neden Osmanlı savaşa girmesine sebep olacak olan gelişmeye, yani iki Alman gemisinin Karadeniz’e açılarak buradaki Rus limanlarını bombalamasına, izin verdi? Bu iki savaş gemisini, mayın başta olmak üzere diğer savaş malzemelerini, ve ekonomik yardımları Almanlardan almış olmak, 3 ay boyunca çeşitli faydaları görülen tarafsızlık politikasını bozmak için yeterince iyi bir gerekçe miydi?
Bu çalışma uluslararası ilişkiler disiplini içindeki neoklasik teoriyi kullanarak bu sorulara ikna edici bir cevap geliştirmeyi amaçlıyor. Bunu yaparken üç farklı unsuru analizine dahil ediyor. Bunlar sırasıyla, Osmanlı dış politikasını yapan yönetici elit, sistemik koşullar ve bu sistemik koşulları etkileyen Osmanlı devletine özgü dinamikler, son olarak da bu ikisi (aktörler ve koşullar) arasındaki etkileşimin içinde olup bittiği üç aylık zaman dilimidir. Çalışma bu üç unsuru birbirine eklemleyerek şunu iddia ediyor: sistemik dinamikler ile (Avrupa’daki güç dengesinin dağılımı, Osmanlı ve Rusya arasında boğazlar bölgesindeki donanma teknolojisinin dengesi, Almanya’nın Osmanlı’ya nüfuz etme kabiliyeti, ekonomik yardımlar, Rusya’nın Avusturya ordusunu bozguna uğratması gibi çok sayıda örnek) ve Osmanlı özelindeki dinamikler (Osmanlı karar verici kadrosunun bölünmüş hali, İttihat ve Terakki kadrosunun stratejik kültürü, ve ekonomisinin zayıf durumu gibi) Osmanlı savaş stratejisinin genel parametrelerini ve Büyük Güçler ile pazarlık seçeneklerini belirlerken, bölünmüş yönetici elit savaş kararına giden süreçte bu seçenekler ile etkileşime girerek nihai kararı almıştır.
Makalenin tamamını okumak isteyenler şuraya tıklayabilir.