Kamuoyuna Duyuru
- Kategori : Bağımsız Notlar
- 1 Yorum
Aydınlık gazetesi ve bu gazetenin haber sitesinde 12.12.2017 tarihinde şahsımla ilgili olarak, “Devletten aldığı bursla PKK’yı öven kitap yazdı” başlıklı haber yayınlanmıştır. Bu haber, sonrasında, ulusal ve yerel medyada da yer almıştır. Sosyal medya platformlarında da (twitter vs.) dolaşıma giren bu haber üzerinden şahsıma tehdit ve hakaret dolu çok sayıda yorumun yapıldığı bir kamusal linç süreci tetiklenmiştir.
İlgili haberde akademik çalışmalarıma yönelik çok sayıda iftira olduğu gibi bu iftiralar yazdıklarımın çarpıtılması ve kasıtlı olarak yanlış çevrilmesi ile üretilmiştir. Şahsıma yönelik dört temel iftira söz konusudur. Birincisi, PKK’yı öven yazılar yazdığım; ikincisi, Ergenekon davalarının “azılı” savunucusu olduğum; üçüncüsü, FETÖ ile ilişkilendirilmem; son olarak da, Ahmet Davutoğlu sayesinde burs almış olmam. Bunlardan ilki hariç diğerleri haberi yazan kişi tarafından temelsiz bir şekilde “söyledim çünkü öyle tarzı” bir habercilik anlayışıyla yapıldığı için detaylı cevap vermeye gerek görmüyorum. Fakat ilk iftira yani benim “PKK’yı öven” kitap yazdığım iftirası, haberi hazırlayan kişinin bir kitap çalışmamda söylediklerimi kasıtlı yanlış çevirmek ve çarpıtmak yoluyla destekleniyor. Aşağıda kitabın iftirada belirtildiğinin aksine nasıl bir kitap olduğunu göstermek ve ilgili haberin nasıl yanlış çevirilerle hakkımda iftiralar üzerine temellenen bir suç ürettiğini göstermek amacıyla birkaç madde şeklinde açıklamamı sıralıyorum.
1.) “PKK’nın Kürt kimliğinin oluşmasında kilit rol oynadığı ileri sürülen kitapta, PKK, “sözde terör örgütü” olarak tanımlandı”
Aydınlık haber sitesi hakkımdaki suçlamaya bu şekilde başlıyor. Metnin devam eden kısmında bunun kitabın dördüncü sayfasından alındığı belirtiliyor. Dördüncü sayfadaki ifade ve içinde kullanıldığı bağlam aşağıdaki gibidir. Kitabın 4. Sayfasının tamamı yanda.
Haberin cümlesinde geçen “Kürt kimliği” kitabın ilgilendiği bir konu değil, aksine kitap “1980 sonrası Kürt siyasi kimliği/öznelliği” ya da “1980 sonrası Kürt milliyetçi öznelliği” ile ilgileniyor. Bu ifadenin ne olduğu da kitapta şöyle tanımlanmış: “1980 sonrası Kürt siyasi öznesi isteyerek ya da istemeyerek PKK’nın kurumsal iktidarının bedenleri ve ruhları üzerinde işlemesine ve böylelikle Kürt olmaya dair yeni doğrular üretilmesine müsaade edenlerdir”. Bu boğucu teorik tanım şu anlama geliyor PKK’yı kimliğinin bir parçası yapan Kürtler inceleniyor kitapta. Hangi Kürtler bu kapsama girmiyor, bu da bir sonraki cümlede var zaten. “Kürtçe konuşan” herkes bu kategoride değil ve bu tanım da zaten Kürt kökenli olan herkesi kapsayan bir tanım değildir.
Bu kadar kısa bir cümlenin ikinci iftirasına gelince, o da ikinci paragrafın ilk cümlesinin yanlış çevrilmesi ve anlamı sağlamlaştıran ikinci cümlenin görmezden gelinmesi ile üretilmiş. Bu iki cümlenin çevirisi şu şekilde:
“1980 sonrası Kürt ulusal kimliğinin bu tanımı, normalde şiddet odaklı bir terör örgütü olan, PKK’ya [milliyetçi Kürt öznelerin oluşturulması bağlamında] üretken bir rol atfediyor. PKK’nın insanlar üzerinde saf şiddet ve maddi güç uyguladığı çok gerçek ve orada açıkça duran bir şeydir. Fakat bu kitabın amacı noktasında kritik olan şey…”
Bu alıntı PKK’nın açık ve tartışmasız bir şekilde terör örgütü olduğunu ve insanlar üzerinde saf şiddet uygulayan bir karakteri bulunduğunu belirttikten sonra kitabın incelemek istediği noktanın başka bir şey olduğunu belirtiyor. Bu konu paragrafın ilerleyen cümlelerinde dolaylı ve doğrudan olmak üzere çeşitli şekillerde tekrarlanıyor. Doğrudan olan cümlenin (sayfada altı çizili olan son cümle) çevirisi de aşağıdaki şekildedir:
“Bu kitabın sorusu maddi bir şiddetin ve terörizmin olup olmadığını tartışmak değildir, Kürt milliyetçiliğinin PKK’nın silahlı mücadeleyi dünya siyasetine yazmasıyla nasıl üretildiği ve katılaştırdığını anlamaktır.”
Kitabın bir bütün olarak temel meselesi de zaten şudur (bunu kitabı bütünü ile okuyan hemen herkes kolaylıkla anlayabilir): PKK’nın dünya siyasetini okuma ve aktarma biçimiyle nasıl hem kendisini hem de milliyetçi Kürt özneler üretimini normalleştirdiğini anlamak ve açıklamak. Üstelik bütün bunlar, yani PKK’nin şiddetine ve bu şiddeti dış dünyaya yönelik siyaseti üzerinden normalleştirmesine, olumlu/övücü bir referans da içermiyor. Aksine kitabın sonucunda bunun Kürt halkı için daha tehlikeli bir iktidar ortaya çıkaran bir şey olduğu açık bir şekilde belirtiyor.
“Bu nedenle, [PKK’nın söylemi ile üretilen ve böylece] özgürleştirilen yeni Kürt politik özne öncekinden daha fazla zincire vurulmuş hale geliyor olabilir. Çünkü Kürtler ve Kürt milliyetçiliği arasındaki yeni iktidar ilişkisi daha ‘meşru’ gibi duruyor. PKK’nın ilkel ve radikal milliyetçiliği 1980 sonrası Kürt politik özneleri üretirken öylesine kodluyor ki, [bu öznelliğin parçası olan] pek az Kürt bundan kaçabilecek bir imkâna sahip oluyor”. (sayfa 81)
Kısacası kitap bir bütün olarak, PKK’nın ve PKK elemanlarının ABD ve Sovyetler Birliği hakkında yazıp çizdiklerini okuyan Kürt bireylerin nasıl PKK’nın kurduğu yeni iktidar formu içinde boyunduruk altına alındıklarını anlatıyor.
Ek olarak habere söz konusu olan iftiranın nasıl kasıtlı bir yanlış çeviri üzerine temellendirildiğini kanıtlamak noktasında, kitapta “sözde” kelimesinin kullandığı ifadelere de yer vermekte fayda var. Bu ifade (yani ‘sözde’ ifadesi) genellikle “PKK’nın Amerikan emperyalizmine karşı sözde savaşı”, “PKK’nın sözde anti-emperyalist savaşı” gibi kullanımlarda geçiyor. Burada kullanılan İngilizce kelime “so-called” ve kitabın yazarı olarak zaten PKK’nın bu iddiasına katılmadığımı ifade etmiş oluyorum. İngilizcedeki “supposedly” kelimesinin geçtiği yukarıdaki cümle bağlamı ile birlikte okunduğunda “PKK zaten şiddet odaklı bir terör örgütüdür ve bu açık şekilde ortadadır” anlamı çok net bir şekilde anlaşılabilir. Sağ tarafta sayfaları ile birlikte “so-called” kelimesini nasıl kullandığıma yer veriliyor.
2.) Kitabın yazılış amacı en temelinde İngilizce akademik literatürde “PKK’nın ezilen Kürtleri özgürleştirdiği” gibi bir argümanı çürütmek ve bu argümana itiraz etmektir. Bu amaç kitap boyunca kendisini sık sık tekrar ettiği gibi, kitaba bütünlüğünü de veren özdür. Böyle bir amacı olan kitabı PKK savunusu/övgüsü şeklinde çarpıtarak sunmak ise akla ziyan bir iftiradır.
İşaretli kısmın çevirisi şöyle: “PKK’nın Türk devleti tarafından ezilmiş madun Kürtleri güçlendirdiğini ileri sürmek iki nedenle sorunlu bir iddiadır. Birincisi, madun Kürtlerin [yani sıradan Kürt kalabalıkların] PKK’nın empoze ettiği kimliği istediğini bilmek [bir araştırmacı için] imkânsızdır. Aksine PKK’nın demeçlerine bakıldığında net olan şudur ki, 1980 sonrası siyasi kimlik Kürtlere PKK düzlemindeki iktidar ilişkilerinin işleyişi ile giydirilmiştir.”
Kısacası kitap bir bütün olarak, 1980 sonrası Kürt milliyetçiliği denen şeyin, Kürt halkının istediği bir şey değil, aksine PKK’nın onlara zor yoluyla giydirdiği bir şey olduğunu savunuyor. Bu savunu kitabın birçok sayfasında ve bölümünde kendisine yer buluyor.
3.) “Balcı, 20’den fazla yerde PKK’nın Türkiye’ye karşı gerilla savaşı verdiğini yazıyor, PKK’lıları da “gerilla savaşçıları” diye tanımlıyor.” Aydınlık haber sitesinin bir başka aleni suçlaması da bu.
Kitapta “the PKK’s guerilla war against the Turkish state” (PKK’nın Türk devletine karşı gerilla savaşı) ifadesi çeşitli vesilelerle kullanılıyor. Bu ifade literatürde bu tür savaşları diğer savaşlardan ayırmak için kullanılan yerleşmiş bir ifade. TDK sözlüğünde gerilla, “Düzenli bir orduya karşı küçük birlikler hâlinde çatışan, hafif silahlarla donatılmış topluluk” şeklinde tanımlanıyor. Üstelik bilimsel literatürde bu tür savaşlara da “gerilla savaşı” deniyor. Buradan hareketle kitaba PKK savunusu suçlaması yapmak iftiradan öte bir şey değildir. Üstelik bu kavram yeni değil, kavramın yaygın kullanımını göstermesi açısından Genelkurmay Yayınevi bu tür savaşlarla ilgili (kitap başlığında kullanılan) eski tarihli bastığı iki örneği yan tarafa ekliyorum.
4.) Aydınlık ve diğer medya kuruluşlarının, suçlamalarına dayanak yaptığı şeylerden biri de şu şekilde: “Kapakta, bir kişi terör örgütü PKK’nın ele başı Abdullah Öcalan’ın posterini taşıyor.”
Kapağa bakan herhangi birisi şunu kolaylıkla görür: “HDP mitinginde Öcalan bayrağı sallayan bir kişinin/seçmenin fotoğrafı”. Yani ilgili haber fotoğrafı eksik tanımlıyor. Bunun bir HDP etkinliğinde çekilen fotoğraf olduğu gerçeğini saklıyor. Bu gerçekle birlikte düşünüldüğünde ve kitabın bağlamı da ihmal edilmediğinde fotoğrafta iki şey açıkça ortadadır: 1. PKK ile HDP arasında bir ilişki vardır, 2. PKK’nın ürettiği 1980 sonrası Kürt milliyetçi özneler HDP’yi destekleyen bir eğilime sahiptir. Ama resim şu anlama hiç gelmez: kitabın PKK’yı övdüğü.
Bu yaklaşımla yani bağlamından koparmak yoluyla her şeyi terör övgüsü suçuna koyabilirsiniz. Örneğin Emniyet başlarına ödül koyduğu teröristler için hazırladığı sayfaya bu teröristlerin fotoğrafını koyunca terör örgütünün propagandasını (!) mı yapıyor? Ya da devletin çeşitli kurumları PKK ile ilgili hazırladığı raporlarda terör örgütü lideri Öcalan’ın resmini kullandığında bu örgütün propagandasını (!) mı yapıyor? Bu iddialar ne kadar deli saçması ise, kitabın kapağı ile ilgili iddia da gerçekle o kadar ilişkilidir.
5.) “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı bir gerilla savaşında öldürülme olasılığı gerçeğiyle yüzleşmek, Kürtlerin her şeyden yoksun bırakılmışlık kuruntusunun korkutucu gerçekliğinden tek kaçıştır” diyen Balcı, Slavoj Zizek’in , “The Sublime Object of Ideology” adlı kitabından olumlu bir atıf yapıyor.”
Bu ifade habere neden konulmuş, anlaşılmıyor. sanırım haberi hazırlayan bununla PKK’ya katılmayı övdüğümü filan anlatmaya çalışmış. Şayet bu amaçla koymuşsa, cümle aktarıldığı haliyle bile buna tam hizmet ediyor denemez. Fakat cümle öncesi ve sonrası ile çevrildiğinde neyi analttığı nadah net anlaşılıyor. Çevirisi şöyle:
“Kürt milliyetçiliği, diğer bütün milliyetçilikler gibi, Kürt milletinin kendi bilincine uyanması değil, olmadığı halde Kürt milleti ve Kürt benliği diye bir şeyi icat eden bir şeydir. Bu nedenle, uyanmayı bekleyen Kürt ulusal kimliği değil, Kürt milletini tehlike içinde tahayyül etmek Kürtleri çağdaş Kürt milliyetçiliğine uyandıran dinamiktir. Tam da bu nedenle, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı verilen gerilla savaşında öldürülme ihtimali gerçeği ile yüzleşmek Kürtlerin her şeyi elinden alınıyor şeklindeki korkutucu kurgudan kaçmanın tek yoludur”. (Sayfa 12)
Bu son cümle bağlamı ile birlikte okunduğunda şunu söylüyor: PKK’nın Kürt milletini tehlike içinde sunan anlatısı/kurgusu gerçeğe dayanmıyor, ama bu kurgu kendisini PKK metinleri ve söylemi üzerinden o kadar çok tekrar ediyor ki, PKK’ya katılan kişiler bu inşa edilmiş kuruntunun korkutucu haline dağda ölmeyi tercih ediyor. Böyle bir tespit PKK savunusu olmadığı gibi PKK’nın Kürtleri nasıl ideolojik bir kuruntu ile kör edip dağa çıkardığını anlatıyor.
Yukarıdaki notlar ve açıklamada da görüleceği üzere, haberlerde yer alan haksız ve asılsız iddialar nedeniyle kamuoyu önünde manevi şahsiyetin zedelenmesi söz konusudur. Konu ile ilgili olarak hukuki süreci başlatıp işletme hakkımı saklı tuttuğumu belirtir kamuoyuna saygı ile duyururum.
Ali Balcı
13 Aralık 2017
EK: Aşağıda gazete haberinde kullanılan kısımlar içinde bulundukları bağlamı ile birlikte çevrilmiştir.
Çeviri: Sayfa 4 (gazete haberinde kullanılan cümle ve bağlamı)
1980 sonrası Kürt siyasi kimliği / öznelliği[1] nedir? Kitap boyunca Kürt siyasal toplumu, Kürt ulusal kimliği ve Kürt siyasi öznesi gibi kavramlar birbirinin yerine kullanılacak olsa da, 1980 sonrası Kürt ulusal kimliği, basitçe PKK’nın Türk devletine karşı ideolojik, siyasi ve askeri mücadelesi ile oluşan Kürt öznelerin kimliğini ifade etmektedir. Bu, PKK’nın söz konusu Kürt politik öznelliğini yaratan tek aktör olduğu anlamına gelmez; aksine 1980 sonrası Kürt milliyetçi öznelliğinin ortaya çıkmasında PKK’nın kurumsal/söylemsel bir kanca işlevi gördüğü anlamına gelir. O halde kavramı kullandığım şekliyle, 1980 sonrası Kürt siyasi öznelliği basitçe, isteyerek ya da istemeyerek bir kurumsal güç olarak PKK’nın bedenleri ve ruhlarını ele geçirmesine müsaade eden ve böylelikle Kürt olmaya dair yeni doğruların üretimine imkân sağlayan kişiler anlamına gelir. Bu nedenle 1980 sonrası Kürt siyasi öznesi ne Kürtçe konuşanları doğrudan kapsar ne de bu 1980 sonrası Kürt ulusal kimliği Türkiye’deki Kürt kökenli insanların hepsini içeren bir kategoridir.[2]
1980 sonrası Kürt ulusal kimliğinin bu tanımı normalde şiddet odaklı bir terör örgütü olan PKK’ya “pozitif” bir rol atfeder.[3] Şuna itiraz edilemez: PKK’nın insanlar üzerinde fiziksel bir güç ve saf bir şiddet uyguladığı çok gerçek ve apaçık şekilde oradadır. Fakat bu kitabın amacı için önemli olan şey PKK’nın fiziksel şiddetinin geçmesi gereken normatif (yani söylemsel) filtreyi ve bu geçiş sayesinde şiddetin hangi şekilde ve niçin dönüştüğünü kavramaktır. Bu şu anlama gelir; PKK basitçe Türk devletine karşı şiddete başvurmadı, aksine Türk devleti ve Kürt milliyetçiliği arasında farkı üretmiş olan milliyetçi önmetinler[4] bağlamında Türk devletine karşı bir şiddet uyguladı. Dolayısıyla, bu kitaptaki soru fiziksel şiddet ve terörizmin var olup olmadığı değil, PKK’nın silahlı mücadeleyi dünya siyasetine yazarak[5] Kürt milliyetçiliğini nasıl katı hale getirdiğini anlamaktır. İktidarı sadece onun fiziksel ve şiddet boyutuna indirgemek düzenlediği sosyal ilişkileri ve anlamları inşa eden üretken yönünü kaçırmaya neden olur. Bu nedenle, kitabın ana kaygısı PKK metinlerinde dünya siyasetine dair söylenen şeylerin 1980 sonrası Kürt ulusal öznelliğinin üretimindeki rolünü anlamaktır.[6]
Çeviri: Saya 11-12 (gazete haberinde kullanılan cümle ve bağlamı)
…[Barkey ve Fuller][7] uyanmak için bazı politik ve kültürel pratikleri bekleyen “sessiz Kürtler” varsayımında bulundukları için yanılıyorlar. Şayet “bir uyanış yaşayan Kürt milliyetçi duygusunu” verili alırsak o zaman Kürt milliyetçiliği örneklerini Fransız devriminden çok önce yani 16ıncı yüzyılda dahi bulabiliriz.[8] Benzer şekilde Türk devletinin Kürtlere fiziksel ve sosyal şiddetini bir uyarı olarak gören ve bunun Kürtleri tarih ötesi ulusal kimliklerine uyandırdığını söyleyenler de özcü bir Kürt kimliğini varsayıyorlar. Her iki şekilde de uyanma fikrinin temel problemi madun Kürtlerin kendi kimliklerine uyanmaları için bir zil beklediklerini varsaymaktır. Ancak Gellner’in[9] ifadelerini bir kez daha kullanmak gerekirse, Kürt milliyetçiliği diğer bütün milliyetçilikler gibi Kürt ulusunun kendi bilincine uyanmıyorlar, aksine hiç var olmamış bir Kürt ulusunu ve Kürt kimliğini icat ediyorlar. Bu nedenle uyanmayı bekleyen tarih dışı bir Kürt ulusal kimliği değil, Kürt ulusunun tehlikede olduğu kurgusu[10] Kürtleri çağdaş Kürt milliyetçiliğine uyandıran asıl dürtüdür. Tam da bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir gerilla savaşında öldürülme ihtimali gerçeği ile yüzleşmek Kürtleri her şeyinden mahrum bırakılıyor şeklindeki kurgunun korkutuculuğundan tek kaçış oluyor.[11]
[1] Bu kavram kitabın Kürt kimliği hakkında olmadığını açık şekilde ilan ediyor. Ve paragraf da kitabın genel bir Kürt kimliği hakkında olmadığını detaylı bir şekilde açıklıyor.
[2] Bu cümle açık bir şekilde Kürt milliyetçiliğin tüm Kürtlerle ilgili bir şey olmadığını özel bir gurubu ifade ettiğini belirtiyor. Kitabın konusu da genel olarak Kürtler değil, PKK ekseninde milliyetçi bir öznelliğe bürünen Kürtlerdir.
[3] Pozitif ifadesinin tırnak içinde kullanılması kavrama olumlu bir içerik verilmediği anlamına gelir. Kavram Fransız filozof Michel Foucult’un gücün üretkenliği düşüncesinden devşirilmiştir ve PKK’nın kendi iktidarı için Kürt özneler üretimini anlatmak için kullanılmıştır.
[4] Milliyetçi metinler Kürt öznelerin PKK’nın yaptığının salt şiddet (terörizm) olmadığı noktasında ikna edilmesinde kilit rol oynadı. PKK’nın bu anlatı ve kurgusuna inananlar zaten 1980 sonrası Kürt politik öznesi oluyor ve Kürtçe konuşan Kürt kökenli diğer insanlardan ayrılıyorlar.
[5] Bu şu anlama geliyor: PKK’nın şiddet eylemlerini kendisini dünya siyaseti içinde bir yere konumlandırmak yoluyla normalleştiriyor. Bu konumlandırmayı da bazı metinleri yazarak (dergi kitap vs.) yapıyor. Dolayısıyla bu kurgusal eylem (yazma yoluyla kendisini dünya siyasetinde konumlanma) anlaşılmaksızın, tek başına salt şiddete bakmak PKK’nın nasıl militan devşirdiğini anlama noktasında yetersiz kalır.
[6] Kitabın konusunu sınırlandırmaya çalışan bu paragraf boyunca şu anlatılıyor: PKK’nın şiddet ve terörü zaten var ve bu başka çalışmanın konusu (ki bu konuda çok sayıda çalışmalar da var), kitap bu boyuta değinmeyecek daha çok bugüne kadar ihmal edilen PKK’nın metinleri ile nasıl 1980 sonrası Kürt milliyetçi özneleri ürettiğine bakılacaktır.
[7] Bu iki yazarın Türkçeye de çevrilen kitabına karşı bir tez geliştiriliyor, bkz. Türkiye’nin Kürt Meselesi, Profil Yayınları
[8] Burada Kürt milliyetçi yazınına bir eleştiri var.
[9] Milliyetçilik teorilerinin önemli bir ismi
[10] Yani bir şeyin gerçekte öyle olmasa da, o şekilde yazılıp üretilmesi
[11] Burada PKK destekçilerinin dağa çıkıp Türk ordusu ile savaşma motivasyonlarının (mevcut birçok çalışmanın söylediği gibi Kürtler eziliyor o yüzden daha çıkıyor gibi) bir gerçeklikten daha çok PKK metinleri ile üretilen kurgusal bir şeyden kaynaklandığı söyleniyor.
Etiketler |
ALİ KARDEŞİM PKK LI TERÖRİSTİ APO İLE DENETLEYİP ELLERİNDEN ÇİÇEK ALAN ADAMI DİKKTE BİLE ALMAYA DEĞMEZ..( MEDYA SAVAŞINDA Kİ ÖNE ÇIKMA GİRİŞİMİDİR) BENCE HEP BİZ HEP BEN OLAYIM FELSEFESİ BUNLARI BİTİRDİ..BİLGİNE YOLUN AÇIK OLSUN ARAŞTIRMA VE YAZILARINA KİTAP VE RAPORLAR HAZIRLMAN DA BAŞARILAR DİLERİM..
TANER ÇELİK ( DUAATEPE POLATLI)