Avrupa Birliği konusunda son yıllarda yapılan çalışmalar, AB’nin ötekisi olarak kendi geçmişini aldığını ve bu nedenle yeni AB kimliğinin ötekisinin zamansal olarak eski Avrupa olduğu tezini işliyorlar. Örneğin Ole Weaver bugünkü Avrupa’nın ötekisinin “hiçbir zaman geleceği olmasına izin vermeyeceği kendi geçmişi olduğunu” savunmaktadır. Egemenlik temelli ulus-devlet Avrupası bugünün ulus-üstü ve sınırları tartışmaya açan Avrupası’nın ötekisini temsil etmektedir. Bu iddia, uzun süreden beri ileri sürülen AB’nin ötekisini mekânsal olarak kurduğu ve tam da bu nedenle Türkiye ve Rusya’nın mekânsal/kültürel bir ötekini temsil ettikleri tezine bir itiraz olarak okunabilir. Dolayısıyla, “zamansal öteki” olarak adlandırabileceğimiz bu yeni iddia AB ve söz konusu iki ülke arasındaki sınırın AB’nin kurucu Ötekisi olarak tanımlanmasını alt üst eden bir özelliğe sahiptir.
Devlet kimliğinin kurucu unsuru olarak zamansal Öteki’yi (temporal Other) analize dahil ettiğimizde yani devletin varoluşsal tehdidinin kendi geçmişi olduğunu ileri sürdüğümüzde içinde sıkışıp kaldığımız “mekânsal öteki” tartışmasından da çıkma imkanına kavuşuyoruz. Elbette zamansal Ötekinin söylediği çok önemli bir başka şey vardır. Bu Avrupa’da bir zamanlar kimlik kurma sürecinde egemenliğin merkezi rolü sayesinde mekânsal Ötekilerin belirleyici olduğu ve bugün gelinen noktada ise söz konusu ötekileştirme sürecinin yerini AB’nin kendi geçmişini öteki olarak aldığı bir sürece bıraktığıdır. AB’nin bu yeni kimlik kurma süreci yani geçmişteki dışlayıcı egemen ulus-devlet yapılarının kurucu Ötekine dönüşmesi son 10 yılda AB üyesi olan ve AB’ye üyelik süreci içinde bulunan ülkeler için de geçerlidir.
Türkiye’nin 1999’dan itibaren AB üyelik sürecinde ciddi adımlar atması bu yeni kimlik kurma sürecinin Türkiye için de geçerli olmaya başladığını gösteriyor. Bunun belki de en önemli çıktısı “komşularla sıfır sorun politikası” olmuştur. Hemen belirtmek gerekirse, komşularla sıfır sorun Kemalist ulus-devlet anlayışının getirdiği ve egemenlik üzerinden sınırın merkezileştiği bir mekânsal kimlik kurma sürecini tersine çeviren özelliğe sahiptir. Dolayısıyla, komşularla sıfır sorun politikasının bize söylediği şey, 2000 sonrası Türkiye devletinin kimlik kurma sürecinde merkezi bir rol üstlenen zamansal Öteki, yani Kemalizm ve onun temsil ettiği mekân-kimliksel Öteki üzerinden kimlik kurma siyaseti, olmuştur.
Fakat unutmamak gerekir ki, “zamansal öteki”, mekan-kimliksel ötekinin yerini mutlak bir şekilde almaz. Yukarıdaki analiz “zamansal öteki” kavramının yapılan tartışmalarda gözden kaçırılmaması gerektiği hususunun altını çizmektedir.
Ek okuma: Sergei Prozorov, “The other as past and present: beyond the logic of ‘temporal othering’in IR theory”, Review of International Studies 37.3 (2011): 1273-1293.
Bu tartışmada Bahar Rumelili’nin şu itirazını bir kenarda tutmak lazım;
Bkz. Bahar Rumelili, “Constructing identity and relating to difference: understanding the EU’s mode of differentiation.” Review of International Studies, 30.1 (2004): 27-47.