Anlayış, Sayı 72, Mayıs 2009, ss. 46-50
MEDENİYETLER İttifakı, 11 Mart 2004’te el-Kaide’nin İspanya’nın başkenti Madrid’de gerçekleştirdiği terör saldırısının ardından gündeme gelen bir projedir. Bu saldırıların ardından İspanya’da iktidara gelen Jose Luis Rodriguez Zapatero, 21 Eylül 2004’te BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Batı ile Müslüman dünya arasında bir “Medeniyetler İttifakı” kurulmasını önerdi. Haziran 2005’te Zapatero’nun, kültürel anlamda İslami, politik düzlemde ise Batılı bir ülke olan Türkiye’ye ortak başkanlık önerisiyle Türkiye projeye dâhil oldu. Fakat bu tarihten itibaren Türkiye, girişimi tabiri caizse İspanya’dan daha fazla sahiplenerek söz konusu ittifak projesinde daha çok ön plana çıkan ülke haline geldi. 14 Temmuz 2005’te resmen kuruluşundan bugüne neredeyse dört yıl geçmesine rağmen, gelinen noktada proje ilk ortaya çıktığı dönemdeki canlılığını kaybetmiş gözüküyor. Bu bağlamda söz konusu girişimin problem alanlarına değinmek daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır..
Projenin önemli figürlerinden biri olan Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 12-14 Mayıs 2006’da düzenlenen “Medeniyetler ve Dünya Düzenleri” isimli sempozyumda yaptığı açılış konuşmasında İmam Gazali’den alıntılayarak “Tuhaf olan çabuk yayılır” ifadesini kullanmıştı. Bu ifadeyi kullanırken “medeniyetler çatışması” argümanının tuhaflığına referansta bulunmuş ve bunun karşısına konulan “Medeniyetler İttifakı” projesinin en önemli dezavantajına değinmişti. Kritik soru şu: Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, Medeniyetler İttifakı gibi “yapıcı” bir projenin medeniyetler çatışmasının “tuhaflığı” karşısında etkin bir söylem geliştirmemiş olması bütünüyle bu kadim problemin suçu mu? Bu durumda Medeniyetler İttifakı zaten ölü doğan bir proje ya da başlı başına bir fantezi mi?
Yazının devamını okumak için aşağıdaki linki tıklayınız
(Anlayış) Medeniyetler İttifakı Problemler, Açmazlar, Hayaller [Ali Balcı]